Biyografi

Tatar edebiyat ve basın dünyasının önde gelen isimlerinden olan Ayaz İshakî, 23 Şubat 1878’de Kazan ilinin Çistay ilçesinin Yevşirme köyünde İlajettin Hazret ailesinin bir ferdi olarak dünyaya gelmiştir. Annesi, İmam Veli Hazret’in kızı Kameriye Abıstay’dır.82 Daha küçük yaşlarından itibaren girişkenliği ve açık sözlülüğüyle kendini gösteren Ayaz İshakî, 5 yaşında

okumayı öğrenir. İlkokul eğitimini kolayca tamamlar. Arapça, Farsça kitapları okuyup anlamaya başlar. 1890 yılında Çistay Medresesi’ndeki öğrenimine başlar. Üç yıl okuduktan sonra oradaki eğitimiyle yetinmeyip 1893 yılında, Kazan’ın Kül Boyu (Göl Boyu) Medresesine geçer. O dönemde bu medresede yeni gelen öğrencilere, eski öğrenciler tarafından çeşitli zorluklar

gösterilmektedir. Bu davranışlar, Ayaz İshakî’ye de uygulanır. Ayaz İshakî, bütün zorluklara rağmen, çok çalışıp, bilgi ve görgüsünü artırarak, kısa sürede hocalarının gözüne girmeyi başarır.

Ayaz İshakî’nin öğrenim yılları oldukça hareketli geçmiştir. Bu yıllarda öğrenciler çeşitli medreselere gidip dinî, ilmî, edebî, tarihî konularda dersler alıyor, tartışma geceleri düzenliyorlardı. Geniş bilgi ve zekâ kıvraklığı gerektiren bu tartışmaların merkezinde Ayaz İshakî de aktif bir şekilde yer alıyordu.

Ayaz İshakî, bu dönemde Rusya’da Türk dilinde çıkarılan tek gazete olan “Tercüman”ı devamlı okuyan aydınlar arasında yer alır. O dönemde Bahçesaray’da bulunan eğitimci İ. Gaspıralı’nın çıkardığı bu gazete, Türk  halklarını uyanmaya, ilerlemeye ve yeniliğe çağırmasıyla, bu düşüncelere gönül veren Ayaz İshakî’nin fikri gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Ayaz İshakî, 1897’de hocası H. Maksudî ile Kazan’ın Piçen Pazarı civarında yeni açılan Emirhanovlar Medresesi’nde çalışmaya başlar. Burada öncelikle öğrencileri aktif olarak derse katılmaya yönlendiren bir metot uygular.

Bu metot büyük ilgi uyandırır ve basında tartışılmaya başlar. Basında bu metodun doğruluğu ve A. İshakî’nin başarısı konusunda övgü dolu yazılar yayınlanır.

Ayaz İshakî Türk edebiyatını çok iyi öğrenir. Pek çok hikâye ve roman okur. Daha sonra onda, Rus ve Batı Avrupa edebiyatı ile yakından tanışma isteği doğar. İlk önce Rusçayı iyi öğrenmek gerektiğini düşünerek uzunca bir süre özel öğretmenlerden Rusça dersi alır. 1898 yılının sonbaharında ise, Tatar Öğretmen Okuluna öğrenci olarak kaydolur. Öğrenciliği sırasında yeni inkılapçı hareketlerine aktif olarak katılır.

Burada H. Yamaşev, A. Kolehmetov gibi şahıslarla birlikte hareket eder.85 Anne ve babasının müderris olmasını istediği A.İshakî’nin Rus okuluna girmesi, Rus çevresi ile yakın ilişki içinde olması, ailesinde büyük tepkilere yol açar. O, bütün bunlara aldırış etmeden çizdiği yolda ilerlemeye devam eder. Sürekli okur ve öğrendiklerini başkalarına aktarır. Rus edebi- yatından özellikle L. Tolstoy, İ. Turgenev; Batı edebiyatından Knut Hamsun, Guy de Mauppasant, Oscar Wilde’nin eserlerini büyük bir ilgiyle takip eder.86 Bütün bu bilgi birikiminin ardından kendisi de yazma- ya başlar. Kısa sürede “Taalümde Saadet veya İlim Öğrenmede Rahat Ömür (1899)”, “Kelepüşçü Kız (1900)” hikâyeleri; “Üç Hatın Bilen Tormış (1900)” dramı onun büyük bir yazar olduğunu gösteren ilk eserleri olarak ortaya çıkar.

Ayaz İshakî Rus edebiyatının en güzel örneklerini okuyup öğrenmekle kalmaz. Aynı zamanda A. Puşkin’in “Yüzbaşının Kızı” adlı eserini de Tatarcaya çevirip bastırır. Okuma ve yazmaya iyice kendini veren Ayaz İshakî, Öğretmen  Okulundan mezun olduktan sonra bilgisini artırmak için üniversite tahsili

yapmak ister ancak ailesi buna karşı çıktığı için bu isteğini gerçekleştiremez. 1902 yılında Orenburg’un Hüseyiniye Medresesi’nde öğretmen olarak çalışmaya başlar.

Kazan’da iken “Öğrencilik Cemiyet’ni” kurup “Terakki” gazetesini çıkaran, hem gazetedeki fikirleri hem de birçok yere ve dostlarına gön- derdiği mektuplarıyla Tatar halkını uyandırmaya çalışan, ilmi ve kültürel birikimiyle takdirleri üzerinde toplayan A.İshakî; “Hüseyniye”deki öğrencilerini yeni fikirler etrafında ayrı bir ruh ve heyecanla yetiştirir. Her hafta edebiyat geceleri düzenler. O zamana kadar statik bilgiler verilen öğrenciler düşünmeye, muhakeme etmeye ve sorgulamaya yönelirler. Medresedeki kütüphane ve yemekhaneleri de düzene sokan A.İshakî, öğrencilerin sevgi ve hürmet hislerini kazanarak olumlu bir çalışma ortamı yaratır.

Bir yıl Orenburg’da kalan Ayaz İshakî, bu dönemde edebiyat alanında küçümsenmeyecek bir başarı elde etmiştir. Olaylara son derece eleştirel bakan, son derece görgülü ve bilgili olan Ayaz İshakî kendisini çeke- meyenlerin entrikaları yüzünden Orenburg’un “Hüseyiniye” Medresesi’nden ayrılmak zorunda kalır. 1903 yılının yazında Kazan’a gelip üniversiteye girmeye

hazırlanır ama çok istememesine rağmen, anne ve babasının talepleri üzerine köye dönüp müderris olur. Bu durum onun mesleği ve tuttuğu yola hiç de uygun olmadığından, 1904’te yeniden Kazan’a gelip yenilikçi hareketlere katılır. Ayaz İshakî, 1905 yılı devri- mini alkışlayıp sevinçle karşılar. Çeşitli mitinglere katılır. Çistay taraflarına dönüp köylerde toplantılar düzenler. Yenilikçi düşünceleri anlatır. İhbar üzerine polis tarafından takibe alınır. Tutuklanma korkusuyla aktif faaliyetlerden bir süre uzakta durmaya karar verir.

Bu arada Ayaz İshakî 29 Ekim 1905’te çıkmaya başlayan “Kazan Muhbiri”nde çalışması için çağrılır. Ama bu gazete onu pek tatmin etmediğinden kendisi, “Tan” adıyla bir başka gazete çıkarma girişimin- de bulunur. Buna izin verilmeyince “Hürriyet” adıyla çıkarmaya çalışır. Buna da izin verilmemesi üzerine Putilyakov adına “Tan Yıldızı” gazetesi çıkarılmaya başlanır. Putilyakov adına çıkarılan bu gazetenin her bakımdan idarecisi Ayaz İshakî’dir. “Tan Yıldızı” Tatarlar arasında K.Mutıygıy ile A.Tukay’ın çıkardığı “Fikir’den” sonra ikinci yenilikçi demokratik gazetedir. Sadece 5 ay çıkarılabilen bu gazetede Ayaz İshakî politik yazılar yazar. Bu yazılarda Çarlık hükümetini ağır bir dille eleştirir. Halkların dostluğu idealini savunur. Çarlık Rusya’sında sadece Tatarların değil Rus halkının da ezildiğini söyler. Herkesi bütün halkların ortak düşmanı olan otokrasiye (Çarlık rejimi) karşı birlikte savaşmaya çağırır.

Ayaz İshakî, 16-21 Ağustos 1906’da Bütün Rusya Müslümanlarının, Nijni Novgorod’da yapılan I.Kongresine katılır. Konuşmaları dinledik- ten sonra ilk kez söz alır. Bu tür toplantılar düzenlemenin ancak 1905 yılı devrimi neticesinde mümkün olduğunu, devrimin çok kanlar dökülüp büyük kayıplar verilerek yapıldığını ve hürriyet için savaşın hâlâ devam ettiğini anlatır. Halkın ilerlemesi için hem basında hem de devle- tin diğer kurumlarında hürriyet fikrinin olması gerektiğini söyler. Duma (Meclis) hakkında: “Yeter artık biz zenginlerin şarkısını söyleyemeyiz.90 Halkın en büyük bölümünü oluşturan köylüleri, işçileri korumak gerekir. Duma’da sadece zenginler olursa, onlar daima halkın kanını emmelerini kolaylaştıracak kanunlar yapar” der. Ayaz İshakî, Ermeni ve

Azerbaycan halkları arasındaki manasız kan dökmelere de Çarlık Hükûmetinin neden olduğunu, böylece onları güçsüz bıraktığını söyler. Bütün bunları toplantılarda, mitinglerde ve basındaki yazılarında tekrarlar. Bunun sonucunda da 30 Ekim 1906’da Kazan’da tutuklanıp hapse atılır. 2 ay Çistay hapishanesinde kalır. Tutsaklara yapılan işkenceleri, hapishanelerin ağır şartlarını kendi gözleriyle görür. Buradayken gizlice “Zindan” romanını yazar. Bu otobiyografik romanı hapisten çıktıktan sonra bastırır. Ayaz İshakî, yönetime muhalif çalışmalarına yeniden hız verir. Tekrar tutuklanır ve Ekim 1907’de 3 yıla mahkûm edilip Arhangil vilayetine sürgüne gönderilir.

Ayaz İshakî’nin 1905-1907 yılları arasında edebiyat, gazete ve siyaset alanındaki çalışmaları birbiriyle sıkı bir ilişki içinde ve birbirini tamamlar mahiyettedir. “Tan Yıldızı” kapatılınca, çalışmalarını Ebuzerev’in yöne-timinde, 1907 yılının Nisan-Ağustos aylarında çıkarılan “Tavış”(Ses) gazetesinde devam ettirir.

Ayaz İshakî hakkında basındaki önemli yazılar, onun Gogol’un “Eski Toprak Ağaları” adlı eserini çevirip bastırmasıyla yayımlanmaya başlar. Bu dönemde hakkında pek çok yazı yazılır. Gazeteci-yazar Yusuf Ak- çura büyük bir makalesini A. İshakî hakkında yazar, Abdullah Tukay da “Müharirge” adlı şiirinde ondan övgüyle söz eder. Bundan sonra Ayaz İshakî’nin her adımı basında geniş yankılar uyandırır. Eserleri hakkında ciddi fikirler ileri sürülür. Ayaz İshakî nin sürgün edildiği Arhangil vilayetine gelişini önceden haber  alan Arhangil’deki Türk halkları onu yolda karşılar. Validen onun şehirde kalması için izin isterler. Vali: “Siyasetle uğraşmasaydın bunu yapmak mümkündü.” şeklinde cevap verir. Ayaz İshakî’yi Arhangil’den 200 km. uzaklıktaki Pinega şehrine gönderirler. O sürgünde de yazmayı sürdürür, Kazan’la ilişkisini kesmez. Ayaz İshakî, Arhangil’de Tatar gençlerinin devrimci hareketlere katılmalarını anlatan “Tartışma” dramını yazar. Sürgün yıllarına daha fazla tahammül edemeyerek 1908 yılının yazında Petersburg’a kaçar. Burada da takibe uğrayan yazar, çareyi Türkiye’ye gitmekte bulur. Bu ara- da ona, sürgün süresi doluncaya kadar Rusya’ya dönme mek şartıyla ya- bancı ülkede yaşamasına izin verilir. Ama o, bu süre içinde de gizlice Petersburg’a gelir. Bir müddet kaldıktan sonra İstanbul’a döner. 1911 yılının sonunda tekrar Petersburg’a gelir. Bu yüzden 26 Ocak 1912’de tutuklanıp, sürgün süresinin tamamlanması için Pinega’ya gönderilir.

Yıllar sürgünlerle ve hapislerle geçerken, 1913 yılının Mart ayında Ro-manovlar hanedanının 300.yılı münasebeti ile siyasi tutuklulara ge- nel af ilan edilir. Böylece A.İshakî de 4 Nisan 1913’te serbest bırakılır fakat Kazan’da yaşamasına izin verilmez. O sürgünden dönerken Petersburg’a uğrar ve dostlarıyla birlikte burada yaşamaya karar verir. Daha sonra gizlice Nijni Novgorod üzerinden Kazan’a gelir. Burada yazarlar, sanatçılar ve gazetecilerle bir araya gelir. Bir müddet Kazan’da kaldıktan sonra doğduğu köye gider, ardından Petersburg’a geri döner. Sürgün ve hapis yıllarının ağır şartlarından kurtulan A. İshakî, mücadelesine yeniden ve daha büyük bir hırsla başlar. İlk önce, halkı uyandırmada, mücadeleye çağırmada en iyi yolun basın olduğunu düşünüp ülke genelinde bir gazete çıkarmaya karar verir.

O, ilk defa kendi yönetiminde Y. Akçura, M. Bigiyev, S. Remiyev, M. Gafuri, Z. Velidi, Ş. Muhammedyarov, F. Tuktarov, N. Asrıy gibi kalem sahiplerinin katılımı ile “Vatan-Millet Faydasını Gözeten Türk-Tatar Gazetesi” isim altı açıklamasına yer verdiği “İl’i” çıkarır. Fakat çok geçmeden “İl”, 27 Mart 1915’te siyasi açıdan zararlı bulunarak hükümet tarafın- dan kapatılır. Bundan sonra Moskova’da “Bizim İl” adlı gazeteyi çıkarırlar (1916-1917). Bu gazetede de A. İshakî, vatan ve millet sevgisi ile yenilikçi düşüncelerini dile getirmeye devam eder.

Bu yıllarda I. Dünya Savaşı bütün şiddetiyle devam etmektedir ve halk Çarlık Hükûmetinin yürüttüğü politikayı beğenmemektedir. Giderek ar- tan huzursuzluklar sonunda 27 Şubat 1917’te Çarlık Hükûmeti düşürülür. Ayaz İshakî, Şubat Devrimini sevinçle karşılar. Demokratik değişikliklere, millî hareketlere yol açan bu tarihî olaydan mümkün olduğunca faydalanmaya çalışır. “İl” gazetesini 23 Mart 1917’de tekrar çıkarmaya başlar. Ayaz İshakî, ortaya çıkan hürriyet havası içinde millî birlik ve beraberlik, kültürel bağlılık ve Türk halklarının işbirliği konularında çok önemli çalışmalar yapar.

Ayaz İshakî’nin millî özerklik iddiası ile yanıp Türk halkları arasında bir-lik ve beraberliğin sağlanması için mücadele ettiği sıralarda, Ekim Devrimi gerçekleşir. Kısa süren çalkantılı dönemin sonunda devrimciler galip gelir, yönetim Bolşeviklerin eline geçer. Ekim Devriminden sonra milliyetçi düşünceleri savunmak daha da zorlaşır. Bütün bu zorluklara rağmen Ufa’da Millî Meclis kurulur. Mecliste, kurulacak millî devletin şek- li hakkında iki grup çarpışır: Türkçüler ve Federalistler. Meclis ikinci fikri kabul eder. Milliyetçilik açısından bunlar birbirlerine karşı değildir. Fakat birincisi Rusya’daki bütün Türk halklarının iş birliğini savunurken, ikinci- si istiklal mücadelesini İdil-Ural sahası ile sınırlandırarak Rusya ile federal bir yapı istemektedirler. A.İshakî, Türk dünyasının bütünlüğünü reddetmeden içinde bağımsız bir İdil-Ural fikrini savunmaktadır.

Proletarya diktatörlüğü, değişik fikirlere hayat hakkı tanımaz. Tatar hal- kının yaşadığı geniş coğrafyayı hesaba katmayarak sınırlı özerkliklerin verilmesi düşüncesi Ayaz İshakî’nin beklentilerine uymamaktadır. O, bütün İdil-Ural halkının kendi başına bağımsız olarak yaşaması idealini benimser. Onun bu fikirleri enternasyonalizmden uzaklaşma olarak değerlendirilir. Bu tür düşünceleri savunanlara “milliyetçi” denilerek rejimin düşmanı ilan edilir, bu arada bütün millî kuruluşlar dağıtılır. Hiçbir şey A. İshakî’nin umduğu gibi gelişmez. Millî devlet ideali ile çalışanların çoğu hapse atılır.97 Ömür boyu Tatar halkı için çalışan, bu sebeple başı dertten kurtulma- yan,  fikir adamı, millî lider Ayaz İshakî’de canını korumak için vata- nını terk etmekten başka çare kalmaz. Ayaz İshakî, 1918 yılı başında Ufa’da Millî Meclis tarafından Versay Sulh Konferansına delege olarak seçilip, yabancı bir ülkeye gönderilir. Oradan geri dönmez. Birçok engeli aşarak halkına hizmet eden bir fikir adamının kendi vatanında yaşama ve çalışma hakkı böylece elinden alınmış olur. Ayaz İshakî, memleketinden, kendi halkından ayrıldıktan sonra, önce Harbin (Çin), sonraları ise Paris (Fransa), Berlin (Almanya), Varşova (Polonya) gibi şehirler- de yaşar. Temmuz 1939’da Hitler Almanya’sı Polonya’ya hücum edince, Polonya Hükûmetinin Ayaz İshakî’yi sınır dışı etmesi üzerine eserlerini ve arşivini bırakıp Türkiye’ye göç eder.98 Bir müddet İstanbul’da kalır, daha sonra Ankara’ya yerleşir. 1940 yılı başında kızı Saadet ile damadı Tahir Şakir’I (Çağatay) de kendi yanına çağırır. Ayaz İshakî 22 Temmuz 1954’te 76 yaşında, Ankara’da vefat eder. Vasiyeti gereğince İstanbul’daki Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilir.

Alsu Kamalieva