İkê Yöz Yıldan Soñ İnkıyraz (İki Yüz Yıl Sonra Çöküş) yazarı Ayaz İshaki’nin hayat yolu ziyadesiyle uzun, karmaşık ve muhteliftir. Bir taraftan toplumsal ve tarihi şartlar, siyasi ve medeni vaziyet; diğer taraftan yazarın kişiliği, istek ve arzuları. Aynı zamanda soy ağacının ve anne babalarının da rolü büyüktür. A. İshaki’nin, babası tarafından ataları Çirmişen ilçesinin ünlü Laşman köyündendir. Bu taraftan neslinin bir ucu günümüzdeki Elmet ilçesindeki Yılhovoy (Yalhavay) köyüne uzanır. Sanatçının annesi ise Çistay’dan pek de uzak olmayan Möslim köyündendir. A. İshaki’nin soy ağacı her iki taraftan da din adamlarına ve mollalara dayanır. Onun kanına, canına sinen din ve milli ruh, örf ve adet gibi önemli unsurlar aile, köy, medrese şartlarında verimli toprağa ekilmiş tohum gibi çok çabuk yeşerir, gelişir, güçlenir, sağlamlaşır. Çocukluk çağından büyüklüğüne kadar maddi ve manevi hücrelerine sindirilen kitap kültü A. İshaki’nin ömür boyu yoldaşı, kıblesi olmuştur.
Bilindiği gibi Zöleyha dramı yazarının hayat yolu, Kama-Çulman nehrinin karşı tarafındaki Yevşirme (Keley’de, Kotlış’ta) köyünde başlayıp Möslim’e, Laşmanlara, akrabalarının yaşadığı komşu köylere kadar uzanır. 1890-1893 yılları arasında Çistay şehrindeki meşhur Zakir Hazretleri medresesinde eğitim alır. Üç yıl sonra yazarın Kazan hayatı başlar: Burada Göl Boyu medresesinde tahsiline devam eder, bir süre Emirhanovlar medresesinde öğretmenlik vazifesini de yürütür. 1898-1902 yılları arasında A. İshaki, Tatar Öğretmenler Mektebinin öğrencisidir.
Ondan sonra bir yıl, Orenburg’taki Hüseyiniye medresesinde muallim; yaklaşık iki yıl sonra da kendi köyünde imamlık görevini üstlenmek zorunda kalır. Uzun sürmez, yazarın yeniden Kazan hayatı başlar. Burada onu birkaç kez tutuklarlar, sonunda yani 1907 yılının güzünde, Arhangel bölgesine sürgüne gönderirler.
Fakat 1908 yılının yazında sürgünden kaçıp Petersburg’a, oradan da Türkiye’ye geçer. Sonra tekrar Petersburg, yine İstanbul, yine Rusya’nın başkenti… 1912 yılının Ocak ayında yeniden tutuklanır ve tekrar Arhangel taraflarına sürülür. 4 Nisan 1913 tarihinde sürgünden kurtulur. Sonrasında hayatı, Petersburg ile Moskova’da geçer. 1917-1918 yıllarında Kazan, Samara, Ufa, Kızılyar (Petropavel) şehirlerinde bulunur.
1919 yılının Nisan ayından itibaren A. İshaki’nin muhacirlik dönemi başlar. Yaklaşık altı ay Çin’in Harbin, Haylar, Mükden şehirlerinde yaşar. Birkaç kez Japonya’ya da gider. 3 Ekim 1919 tarihinde Fuat Tuktarov’la birlikte Uzakdoğu’dan vapurla Avrupa’ya yönelir; Hint okyanusu, Süveyş kanalı, Akdeniz’i boydan boya geçip elli altı gün derken Triest’a ulaşır. Birkaç ay Prag’da yaşar. 1920 yılının Nisan ayında Milli İrade Vekili sıfatıyla Paris’e gelir. İki yıl boyunca Versay söyleşilerine katılır.
1922-1925 yılları arasında Berlin’de, sonrasında iki yıl Türkiye’de ikamet eder. Yazarın hayatının ilk yılları daha çok Varşova, Berlin’le bağlantılıdır. 1931 yılının Aralık ayından 1932 yılının Mart başlarına kadar Yakın Doğu ülkelerinde bulunur, Bütün Dünya Müslümanlarının Uluslararası Kurultayına katılır. 1933-1935 yılları arasında Çin’de, Japonya’da yaşar. 1939 yılının sonlarından ölümüne kadarki hayatı Türkiye’de geçer. Ellili yaşlarında bir süre Batı Avrupa’da yani Almanya’da bulunur. Yazarın, kadim Bulgar, Biler topraklarında başlayan hayat yolu, köyler şehirler, ülkeler kıtalar, okyanuslar denizler boyunu aşarak uzaklarda, Türkiye topraklarında sona erer. Onun sanatı, yazdıkları, gerçekleştirdiği faaliyetler o henüz hayattayken kendisine özgü manevi yolunu bulur ve o yol, her türlü zorluklara, yasaklara, engellere rağmen ileriye doğru devam eder. “…İnkıraz” yazarının hem coğrafik hem de zaman açısından uzun uzadıya çizilen hayat yolu, sınırsız derin dramatizm ve ruhani sarsıntılarla doludur. Bu duyguları yazarın seyahatnamelerini okurken de görmek, hissetmek mümkündür.
A. İshaki, söylediğimiz gibi, cihanda onlarca memleketi gezip görmüş, çok çeşitli insanlarla rastlaşmış, görüşmüştür. Fakat bunlar arasında doğup büyüdüğü toprakları, ataları hariç, kendisine çok yakın bir ülke daha var. O da Finlandiya ve oradaki millettaşlarıdır.
Bilindiği gibi Suomi 1809 yılında Rusya tarafından işgal edilir. Fakat Fin halkı sömürge altında ezilmeye hiç de razı olmaz: Savaşır, bağımsızlığı için mücadele verir ve sonunda, yani 1917 yılında bağımsızlığını elde eder. Fakat inkılap ve İç Savaş yıllarında yorgun düşen Rusya (Sovyetler Birliği) biraz ayağa kalkınca Finlandiya’ya tekrar boyun eğdirmek, onları kendi avucuna almak ister. 1939-1940 yıllarındaki Fin Savaşı, bu siyasetin bir göstergesidir. Fakat üç buçuk milyon halkı olan Finlandiya öz vatanı için fedakârca savaşır ve sonunda bazı kayıplar yaşasa da kendi bağımsızlığını, varlığını korur. Günümüzde ise bu ülke dünyanın en önde giden ülkelerinden sayılır ve iktisadi, medeni, hukuki yönden dünyanın pek çok ülkesine, halklarına örnektir.
Vatandaşlarımız, Finlandiya’nın, Rusya egemenliği altına girmesinden sonra bu topraklara doğru yol alır: Kimi askeri sıfatında, kimi de ufak tüccar ya da esnaf olarak… XIX. asrın ikinci yarısından sonra ticaretle uğraşanların göçü hız kazanır. Daha çok Nijniy Novgorod vilayeti Sergaç bölgesinden, daha net söyleyecek olursak, Yañapar-Aktuk köyünden olan Tatarlar, kendi memleketlerinde tarla işlerini tamamlayınca sonbahar ve kışın Suomi’nin şehir ve köylerinde ticaret yapıp az çok para biriktirirlermiş (Finlandiya’dan Mektup, Milli Yol dergisi, 1929 yılı, 7. sayı, 12-14 s.). Fakat bazıları XIX. yüzyılın sonlarında Finlandiya’ya yerleşir ve çevrelerine yavaş yavaş akrabaları, yakınları toplanmaya başlar. Ekim İhtilaline kadar artık burada beş yüz civarında Tatar’ın yaşadığı bilinmektedir. Suomi bağımsızlığını kazanınca oradaki vatandaşlarımızın ana vatanları ile ilişkisi, iki aradaki gidiş gelişler neredeyse bitme derecesine ulaşır. Bu ilişkiler ancak geçen asrın son çeyreğinde canlanmaya, yeniden ayağa kalkmaya başlar.
Finlandiya’daki Tatarlar ilk başta ülkenin çeşitli bölgelerinde, ayrıca Vipurid’te (Vıborg’ta) yaşar. Şimdi ise onların çoğu Helsinki, Tampere, Turku (Abo) şehirlerindedir. Toplamda bine yakın vatandaşımızın bu ülkede yaşadığı bilinmektedir. Onlar eskiden daha çok ticaretle uğraştığı gibi şimdi de hayatın çeşitli kollarında, başta bankacılık olmak üzere sanayi sektöründe de çalışmaktadırlar.
Ayaz İshaki Finlandiya ve oradaki Tatarlar hakkında daha gençken bilgi sahibi olur. Fakat buraya ilk kez sürgünden kaçıp Petersburg’a geldiği zaman ayak basar. Yazar, kendisine ait Vasiyet Mektubu’nda (1954) bu konu ile ilgili şunları yazmıştır: “Ben Finlandiya’ya ilk kez 1908 yılının sonu veya 1909 yılının başıydı, birkaç arkadaşla İmatra’yı [Ülkenin doğusundaki şehir. Vıborg’tan (Vipurid’ten) uzak değildir. –H.M.] görmeye geldim. Üç dört gün İmatra’da kaldık. Çevredeki birkaç köye daha gittik. Bir yerde Fin tiyatrosunu seyrettik… O zaman Fin halkı bende fevkalade güzel izlenim bıraktı (Miñnegulov H., Ayaz İshaki’nin Muhacirlikteki Eseri. Kazan: Tatar. Kit. Neşr., 2004, 339 s.). Şunu da belirtelim: A. İshaki’nin Suomi’ye, onun insanlarına ilişkin olan bu ilk mükemmel tesiri ömür boyu korunur, hatta daha da artar, dolup taşar.
“…İnkıraz”ın yazarı sürgünden kurtulup Petersburg ve Moskova’da yaşadığı zamanlarda, yani 1913-1917 yılları arasında, birkaç kez Finlandiya’da bulunur, oranın insanlarıyla görüşür. Kendi yayınladığı İl, Söz, Bizim Yol gazetelerinde de bu konuyla alakalı bilgiler çok fazla yer alır. Söylemek gerekirse bu süreli yayınların basımında Suomi’deki vatandaşlarımızın da önemli katkıları vardır. Ayrıca sürgünden kaçan A. İshaki’nin, İstanbul yolculuğunun düzenlenmesinde de, hatta genel affa tutulmasında da Finlandiya Tatarlarının rolü büyüktür.
Muhacirlik döneminde, özellikle 1920-1930’lu yıllarda, A. İshaki’nin Suomi ile ilişkisi daha da güçlenir, süreklilik kazanır. Buraya A. İshaki’nin birçok kez geldiği, çeşitli görüşme ve konuşmalara katıldığı bilinmektedir. Helsinki, Tampere, Vipuri, Abo (Turku) şehirlerinde onun gelişine özel etkinlikler düzenlenir, tiyatro eserleri sahnelenir. Yeni Milli Yol dergisinin 1937 yılındaki 3’üncü sayısında basılan bir makale (bunun yazarı Mehrüse Vafa) şu satırlarla başlar: “1937 yılının Ocak ayı başında muhterem önderimiz ve yazarımız Ayaz Efendi İshaki Hazretleri Finlandiya’ya teşrif ettiler. Önce misafir olarak bir süre Helsinki’de kaldı, orada yaşayan Türk Tatarlara ve Helsinki Prometey teşkilatı üyelerine değerli konferanslar verdikten sonra Tampere’ye geldi. İstasyonda Tampere Türk Tatarları tarafından karşılandı, Ayaz Efendi’yi görünce çok mutlu olduk… O, birkaç gün hepimizde misafir olduktan sonra Tampere okulunun büyük salonunda üç saat süren, bizim için çok kıymetli ve ibretli bir konferans verdi. Okulun salonu bütün millettaşlarla; erkeği kadını, büyüğü küçüğü ile dolu idi” (s. 20). Derginin aynı sayısında yer alan diğer bir yazıda (s. 21-22) “Şubat’ın Yedisinde” (1937) Tampere şehrinde oradaki vatandaşlarımız tarafından A. İshaki’nin Züleyha trajedisinin sergilenmesi hakkında bilgi vardır. “Etkinliğe, diyor makale yazarı, iki yüzden fazla kişi katıldı. Bunlar arasında Finlandiya’nın başka şehirlerinde yaşayan millettaşlarımız da çoktu. Ayaz Efendi’nin bu milli etkinlikte bizim aramızda olması hepimizin de ruhunu yüceltip gecemize ayrı bir güzellik kattı” (s.21).
Bildiğimiz üzere Harbin’de, Mukden, Tokyo, Berlin, Varşova, İstanbul, Tallin’de ve bazı diğer şehirlerde Ayaz İshaki’nin doğumunun 60. ve yazarlığının 40. yıl dönümü etkinlikleri geniş çapta düzenlenir. Bu tür faaliyetler Finlandiya’da daha sıcak, daha unutulmaz bir şekilde organize edilir. Onların bazılarına yazar kendisi de katılır. Katıldığı her etkinlikte halkımızın milli kimliğini korumak ve geliştirmek, özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadele etmek gerektiğini vurgular ve katılımcılara da bu ruhu aktarmak ister.
Bilindiği gibi 1928-1939 yılları arasında A. İshaki Berlin’de Yeni Milli Yol (önceki adı Milli Yol) dergisini çıkarır. Burada da onun asıl desteği Finlandiya’daki vatandaşlarımızdır. Derginin 1930 yılındaki 11’inci sayısında şöyle bir açıklama yer alır: “Finlandiya’nın yardımsever milliyetçileri tarafından mecmuamızın devamının sürdürülmesine ve gelişmesine yardımcı olmak için toplanıp gönderilen… paralarını aldık… Kendi milli görevlerini ödeyebilen Finlandiya’nın… milliyetçilerine teşekkürlerimizi sunarız”. Bu tür yardımlar pek çok kez olmuştur.
1937-1939 yılları arasında A. İshaki’nin Berlin’de Dalga İçinde, Eve Doğru, Güz, Can Bayeviç adlı eserleri birer kitap halinde yayımlanır. Bunların basılmasında da Suomi Tatarlarının desteği büyüktür. Dalga İçinde kitabının kapağında şu satırlar yer alır: “Muhammed Ayaz İshaki. Dulkın İçinde: Beş Perdelik Drama. Yazıldı: 1920, Paris. Tampere milliyetçilerinin yardımıyla neşredildi. 1937, Berlin, Milli Yol Neşriyatı”. İlginç olan, kitabın kapağında Altın Orda turasına da yer verilmiş olmasıdır.
Finlandiya’daki vatandaşlarımız, A. İshaki’nin teşebbüsüyle oluşturulan Prometey teşkilatının faaliyetlerine, Millet Meclisi kuruluşunun 20. yıl dönümü etkinliklerine, ünlü bilgin ve yazarları anma programlarına da aktif olarak katılırlar.
A. İshaki Suomi Tatarlarına karşı kendisi de borçlu kalmaz. Yeni Milli Yol dergisinin neredeyse her sayısında Finlandiya’yı konu eden bir veya birkaç yazıya ve resimlere yer ayırır. Mesela; mecmuanın 1937 yılına ait 4-6’ncı sayılarında A. İshaki’nin Finlandiya’da adlı hacimli bir makalesi bulunur. Burada bu memleketin siyasi bağımsızlık uğruna savaşı, bu dönemin iç hayatı, oradaki vatandaşlarımızın vaziyeti tarihi ve medeni bağlamda oldukça etkili bir şekilde açıklanmıştır.
Derginin 1933 yılındaki 6’ncı sayısında, Helsinki şehrinde düzenlenen A. Tukay’ı anma etkinliği hakkındaki habere yer verilmiştir. Fotoğraftan anlaşıldığına göre oraya yüzden fazla insan katılmış. Mecmuanın 1938 yılına ait 12’nci sayısında, Kazan’ın Moskova tarafından işgal edilmesine ilişkin Tampere’de 15’inci Ekim Gecesi adlı bir makale yayımlanmış. Kısacası Yeni Milli Yol sayesinde Finlandiya Tatarlarının tarihini, iç hayatını, yaşam tarzını ziyadesiyle anlamak mümkündür. A. İshaki’nin kurduğu ve bir dönem editörlüğünü üstlendiği Milli Bayrak gazetesinde de Suomi konusuna yer verilmiştir.
Finlandiya Tatarlarında geçen yüzyılın 1920-1930’lu yıllarından itibaren milli ve manevi hareket canlanmaya, medeni hayat çok ciddi bir şekilde gelişmeye başlar: Kitaplar basılır, gazete ve dergiler yayınlanır, çeşitli etkinlikler düzenlenir. Hasan Hemidulla, Ayse Hekimhan, Sadri Hamid, Hüseyin Sadık, Gevher Tuganay vs. kendilerini yazarlık alanında gösterir. Bu yıllarda şair ve muallime Saniye İffet, Suomi Tatarları arasında çok çeşitli faaliyetler yürütür. Bunların hepsinde de A. İshaki’nin büyük etkisi vardır. Finlandiya Tatarları onu boşuna “Önderimiz”, “Ruhi Üstadımız” diye adlandırmamışlardır.
A. İshaki Finlandiya’daki birçok Tatar’la – daha çok İmadeddin Cemaleddin ve onun ailesiyle – Habibrahman Şakir, İbadullah Murtaza, Veli Ahmet Hekim ve diğerleriyle sık görüşür. 1990 yılında Finlandiya’ya gittiğimde büyük yazarımızı bilen ve onunla karşılaşan insanlarla görüşmek nasip oldu. Uzun yıllar geçmesine rağmen onların hepsi de A. İshaki’yi muazzam bir saygı ve hürmetle anar. Okan Tahir’in annesi, İmadeddin Ağa’nın kızı Halide Hanım’ın şu sözleri hatırımda kalmıştır: “Ayaz Efendi gayet usta ve etkili konuşurdu. O bizim canımıza milli ruh sindirdi, halkımızın büyüklüğünü, mirasımızın zenginliğini gösterdi. O, Tatar milletinin ne pahasına olursa olsun kendi bağımsızlığına kavuşacağına, kendi devletini kuracağına inanıyordu”.
A. İshaki Finlandiya Tatarları arasında Vafalar ailesiyle de devamlı olarak görüşür. Bu ailede ona hürmet gösterirler, onu her zaman yüceltirler. Tukay’ın akranları olan Zinnetulla ve Möşfika Vafalar, doğma-büyüme Yañalar (Aktuk) köyündendir. Henüz gençken Finlandiya’ya gelmişler. Daha çok Tampere şehrinde yaşamış ve yedi çocuk yetiştirmişlerdir. Ayaz İshaki Suomi’ye her gelişinde bu ailede kalır. Hatta 1937 yılında Vafalar’ın kızı Aliye ile Enver’in düğününe de katılmıştır. Hatıralarda onun bu “meclise renk kattığı” ifade edilir.
Yazarın, Vafalar ailesiyle dostane ilişkileri hayatının sonuna kadar devam eder. Bu yardımsever şahıslar A. İshaki’nin maddi ve manevi destekleri de olur. Yazar ölümünden önce yazdığı Vasiyet Mektubu’nu bu ailenin vekili olan Halide Vafa’ya boşuna göndermemiş. 1917 yılında dünyaya gelen ve 2008 yılının 22 Ağustos’unda fani dünyadan göçüp giden Halide Hanım, A. İshaki’nin vasiyetini, mirasını çağdaşlarına, gelecek kuşaklara ulaştırmak yolunda paha biçilmez faaliyetler yapmıştır. Merhumun mekânı cennet olsun! (Miñnegulov H., Vasiyet Sahibine Mersiye, Medeni Cuma gazetesi, 2008, 24 Ekim). Finlandiya’da yaşam süren yeni kuşaktan birçok vatandaşımız, büyük yazar hakkında bilgi sahibidir. Büyüklerden dinleyip eserlerini okuyarak onu saygıyla anarlar. Yazarın kitapları ve yayınladığı Yeni Milli Yol dergisi pek çok ailede hâlâ korunmaktadır.
* * *
Ayaz İshaki ve Finlandiya Tatarları… Yazarın yaratıcılığı ve faaliyetleriyle sıkı bağlantılı olan bu konu, gördüğümüz kadarıyla ziyadesiyle katmanlı, zengin ve çok yönlüdür. Burada ancak bazı dallarına kısaca değindik. İleride daha da ayrıntılı, daha derin araştırmaları bekleyen bu konu sadece Ayaz İshaki’nin yaratıcılığını değil, aynı zamanda halkımızın ve medeniyetimizin tarihini daha iyi bir şekilde anlamamıza da yardımcı olacaktır.
Sonuç olarak Ayaz İshaki ömrünün neredeyse yarısını (en olgun dönemini!) muhacirlikte geçirir. Fakat gurbette bile Tatar milletine, doğduğu ana Vatanına sadık kalır. Onun muhacirlikte yazdığı eserlerindeki olay ve hadiseler genelde İdil boyunda geçer, kahramanları da başlıca Tatar Türkleridir. Bu hususiyetler de Ayaz İshaki’yi daha iyi bir şekilde anlamak ve değerlendirmekte derin bir mana taşır.
2008